Genetik, dış etkenler, hastalık ya da yaşlılık… sebebi her ne olursa olsun; kellik bu sorunla karşılaşan bireyi şüphesiz içine kapanık ve özgüvensiz yapan bir sorun. Yine de kelliği bir imaj olarak benimseyip; bu durumu avantaja çeviren kişilerin sayısı ise azımsanamayacak kadar fazla. Peki saçlarımız gerçekten imajımızın bir parçası mı? Bu sorunun cevabına gelmeden önce, çağımızın çok değil, biraz gerisine baktığınızda abartılı ya da doğal perukları makyajının bir parçası haline getirmiş yerli, yabancı sanatçılarımızı şöyle bir hatırlatmakta fayda var.
Tıpkı modanın yıldan yıla değişiklik göstermesi gibi, saç
konusunda da farklılaşan estetik bakış açıları bugün özellikle 25-35 yaş arasındaki kitleyi
peşinden sürüklüyor. Haliyle trendlere gür saçlarıyla uyum sağlamak isteyen pek çok insan
çareyi teknolojinin de ilerlemesiyle gelişen saç ekimi yöntemlerinde buluyor.
Uzmanlar, günde 50 ila 100 adet saç telinin dökülmesini normal olarak kabul ederken, aşırı
miktardaki saç kaybı ve incelme durumunda bir doktora baş vurulması gerektiğini
savunuyor. Peki ya saçlarımız neden dökülür? Saç ekimi düşünen her hastanın bu konuda
bir hikayesi mutlaka var. Genetik nedenlerden; halk arasında saç kıran olarak da bilinen
alopesi areata’ya; gebelik ve doğum sonrası hormonal değişikliklerden; yüksek ateş, ağır
enfeksiyon ve soğuk algınlığına; fazla ya da az çalışan tiroit hastalıklarından; eksik protein
içerikli beslenmeye kadar saç dökülmesinin nedenleri sıralamak mümkün. Ayrıca; kellik
sorunu yaşayan kişilerin yine kendi iradeleri dışında gelişen; demir eksikliği; doğum kontrol
hapı ve diğer rutin ilaçların yan etkileri; büyük cerrahi girişimler ve kronik hastalıklar;
mantar hastalıkları ve mutlaka psikolojik bir yardımla birlikte aşılması gereken durum olan
Trikotilomani yani saç koparma hastalığı gibi durumlarda da saç ekimi yüzde yüze varan
başarılı sonuçlar sağlıyor.
Estetik her operasyonda olduğu gibi saç ekimi için de alanında tecrübeli ve titiz bir hekim
bulmanız önemli. Zira iyi planlanmamış bir saç ekimi operasyonunda, saçlarınız çıksa
dahi sizi memnun etmeyebilir. Dolayısıyla donör yani saç köklerinin alınacağı bölgenin
durumu; saçın ekileceği alanın açıklığı ele alınarak planlanmalı. Aynı şekilde donör olarak
seçilen bölgenin saç ekimi sırasında verimli kullanılması, homojen alım yapılması ve
yeterli sayıda kök çıkarılması da önemli bir faktör. Burada unutmamanız gereken bir
madde daha var, o da greftlerin doğru açılarla nakledilmesi yani kanal açılarının hastanın
doğal saç yapısına uygun yatıklıkta ve yönde tasarlanması. Kişinin yüz şekline göre saç
çizgisinin hesaplandığı, tabir-i caizse çim adam gibi gözükmeyen, saç diplerinin dikkat
çekmediği saç ekimi operasyonlarını ‘’doğal’’ yani başarılı olarak nitelendirmek yerinde
olur.
Saç ekimi yaptırmaya karar verdiğiniz süreçten itibaren operasyona 2 gün kala alkol,
aspirin ve grip ilacı türevlerini kullanmayı bırakmanız gerekiyor. Bununla birlikte operasyon
öncesinde saç ve saçlı deriyi etkileyecek losyonlar kullanmaktan kaçınmanız gerektiğini de
ekleyelim. Kalp, tansiyon, şeker, mide rahatsızlığı gibi kronik hastalıklarınız varsa ve
düzenli ilaç kullanıyorsanız; bu konuda hekiminizi mutlaka bilgilendirmelisiniz. Saç ekimi
operasyonu öncesi gece en az 8 saat uyumanız gerekiyor. Kliniğe gelmeden önce
saçlarınızı yıkamalı, rahat giyinip çıkarabileceğiniz bir kıyafet tercih etmeniz de önemli.
Buraya kadar olan hazırlık sürecini sizlere aktarabildiysek, saç ekimi yöntemlerinden
bahsetmeye başlayabiliriz. Hepinizin bildiği üzere saç ekimi konusunda FUT ve FUE
olmak üzere 2 ayrı yöntem söz konusu. İkisi arasındaki fark saçlı deriden saçın alınış şekli
olarak özetleyebiliriz. FUT yöntemi donör alınacak saçlı bölgede çok az saç olduğu
durumlarda tercih ediliyor tek bir seansta en fazla 2000 – 3000 greft alınabiliyor. Bu
yöntemde saç ekimi sırasında iki kulak arasında bulunan saçlı deri alınarak, kesi yerine
estetik dikiş atılıyor ve sonrasında herhangi bir iz kalmıyor. İyileşme süresi ise kişinin vücut
yapısına göre farklılık gösterebiliyor. Saç ekimi teknikleri arasında son dönemde en çok
tercih edilen FUE yönteminde ise 3000-4500 greft arasında değişen her saç kökü belli
aralıklarda ve belli sayılarda tek tek alınarak saçsız bölgeye ekiliyor; FUT yöntemine
nazaran herhangi bir dikiş ise söz konusu olmuyor. Her iki teknikten hangisinin sizin için
uygun olacağı konusunda yine hekiminize güvenmekte fayda var.
Kelliğe karşı en risksiz ve en güvenilir yöntem olarak sayılan saç ekimi operasyonunun
seansı 5 ila 6 saat arasında değişiyor. İşlemden sonra ilk yıkamayı 3 gün sonra merkezde
yaptırmanız gerekiyor. Saç ekimi yapılan bölgenin son hali ise ancak 1 yıl sonunda
belirgin hale geliyor ve çıkan saçlar bir daha dökülmüyor. Bugün kellik sorunu çeken bir
çok kişinin derdine çözüm bulan saç ekimi; kadın erkek, yetişkin ya da çocuk
gözetmeksizin hemen hemen herkesin başvurduğu yöntemlerin en başında geliyor. Saç
ekimi yazının başında da belirttiğimiz gibi hormonlara ve ailesel kalıtıma bağlı
kelleşmelerin yanında; yanık gibi kazaların sonrasında saç ya da kaşlarında çıplaklık
oluşan durumlarda; yüz germe operasyonun ardından kısmen saçsız alanı meydana gelen
hastalara; hastalık sebebiyle kısmen saçsız kalmış kişilere ve kadın tipi saç dökülmesi
yaşayan adaylara öneriliyor.
Sonuç olarak günümüzde sıkça başvurulan estetik yöntemlerde başı çeken saç ekimi,
sadece dış görünüşü güzelleştirmede ve imaj yaratmada değil; saç dökülmesinden
mütevellit sosyal ortamlarda içine kapanık bir tutum sergileyen kişilerin özgüvenini
iyileştirmede ya da talihsiz bir kaza sonrası o kazayı hatırlatan izleri silmek isteyen
bireylerin hayatında önemli bir rol oynuyor.